Sürgün ve Yeniden Yapılanma
Hezekiel 33—48. Bölümler; Daniel; Ezra 1—2. Bölümler
Kuzey oymakları Asurlular tarafından sürüldüklerinde diğer kalabalık ulusların arasında kendi kimliklerini kaybettiler. Aralarından yalnızca bazı bireyler Yahuda’nın özüne bağlı kaldılar. O andan itibaren yalnızca tek bir oymak görünür bir şekilde durarak, İbraniye eşdeğer sayılan “Yahudi” (Yahudalı anlamına gelir) ulusunu temsil etmiştir. Pavlus, kendisinin Benyamin oymağından olduğunu söyledi; yaşlı peygamber Anna, Aşer oymağına ait olduğunu söyledi (Luka 2:36) ve tüm kâhinler de elbette Levi oymağındandılar; fakat yine de Yeni Antlaşma dönemlerinde tüm bu İsraillilere genel olarak “Yahudi” denirdi.
Yeruşalim yıkıldığı zaman, Yahuda diğer uluslar arasında kendi kimliğini kaybetmedi. Aralarında peygamber Yeremya’nın da bulunduğu sürgün edilmeyen Yahudiler, özel Yahudi bir asilzadenin, Mispa’da kralın temsilcisi olarak yöneticilik yapmış olan Gedalya’nın idaresi altına girdiler. Birçok firari, kendileri için yararlı olduğunu fark edince, onun yönetiminde yaşamak üzere geri döndüler. Fakat Gedalya, Amon kralı tarafından verilen emir üzerine Davut’un evinden olan bir prens tarafından öldürüldü ve sonrasında bu prens, Amon kralı tarafından kabul edilip korundu. Diğer Yahudi önderler kendilerine yapılan bu hakaretten sonra, Babil kralının ulaşabileceği yerde olmaktan korkmuş ve Yeremya’nın uyarılarına rağmen Mısır’a gitmişlerdi. Bu gidiş Filistin bölgesindeki düzenli Yahudi yaşamının tümünü yaklaşık yarım yüzyıl boyunca bitirdi.
Ne var ki Babil’de, o zaman geçmeden uzun süre önce Yahuda’nın bir ulus olarak ayrı bir kimliğin siyası açıdan tanınmasına neden olan bir olay meydana geldi. O olay, Nebukadnessar’ın varisi ve Babil kralı olan Marduk’un, Yehoyakin’i hapisten çıkarmasıydı. Daha önce dediğimiz gibi Yehoyakin, Davut’un soyundan gelen ve babası Yehoyakim’in ölümünden sonra onun tahtını yalnızca üç ay yönetebilmiş ve sonrasında da [M.Ö.]{.smallcaps} 598 yılında Babil’e sürgün edilmiş başarısız bir prensti. O andan itibaren, Nebukadnessar’ın uzun süreli hükümdarlığı boyunca Babil’de hapsedilmişti. Lakin şimdi yalnızca serbest bırakılmakla kalmamış, ancak aynı zamanda ömrü boyunca kraliyet hazinesinden maaş almış ve Babil’de tutsak edilen diğer prenslerden daha üstün sayılmıştı.
Bu [M.Ö.]{.smallcaps} 562 yılında oldu ve birçok Yahudi’nin kalbi, Davut’un evine olan eski sadakat alevlendikçe yeni umutla atlama başladı ve eski Yasa ve Peygamberler aracılığıyla verilen vaat sözleri, Sürgün peygamberi olan Hezekiel tarafından tekrarlandı. Doğuştan kâhin olan bu adam, Yehoyakin’le aynı zamanda Babil’e götürülmüştü ve tüm o kötü günlerde yurttaşlarına seslenmişti; önce Yeruşalim yıkılmadan önceki bir kısım insana, [M.Ö.]{.smallcaps} 587’den sonra ise aynı felaketin ortağı olan diğer tüm insanlara seslenmiştir. Yeremya ile birlikte kral Sidkiya’ya, Nebukadnessar’a ettiği yemini anımsatınca, sesi Yeruşalim’e bile ulaştı. Yehoyakin’in yükselişi ve ulusal umudu körüklemesiyle Hezekiel umut peygamberi oldu. O, Yahve’nin soluğunun ölüm vadisindeki kuru kemiklere can verdiğini gördü (Hezekiel 37. bölüm). Ve fazlasıyla iyimser kişileri uyararak, yalnızca Tanrı’nın taştan yüreklerini alıp etten yürek vermesi ve putperestlik kirinden temizlenmeleri için üzerlerine temiz su serpmesiyle, aralarında Tanrı’nın egemen olacağı yeni bir topluluk olabileceklerini beyan etti (Hezekiel 36:25–26). Böyle bir topluluğun dışsal olarak nasıl görülebileceği ile ilgili ayrıntıları Hezekiel, uzun, detaylı ve açıklamalı biçimde kitabının son kısımlarında belirtmiştir (Hezekiel 40—48. bölümler).
Sürgün Yahudisi başka bir adam daha vardı ve o hepsinden çok farklıydı. Daniel, Nebukadnessar’ın ordusuyla Yahudiler ilk çatıştıkları sırada ([M.Ö.]{.smallcaps} 605), Yahuda’dan Babil’e götürülmüş soylu bir genç olup, kralın huzuruna getirilerek onun rüyalarını başarılı biçimde yorumlamasının ardından, tıpkı Yusuf’un Mısır’da yaptığı gibi kralın ilgisini çekmişti (Daniel 2. bölüm). Sahip olduğu siyasi konumdan dolayı şüphesiz kardeşlerinin, sürülmüş Yahudiler’in yararına hizmet etti. Muhtemelen, Yehoyakin’in onlara bunu borçlu olduğunu düşünüyordu. Her halükarda Kildani devletinin son hükümdarı Belşassar, Daniel’in onun hakkındaki yıkım uyarısını korkusuzca beyan etmesine rağmen Daniel’i görevden almadı (5. bölüm). Kildanilerden sonra Babil’in efendileri Persler olduklarında bile bazı resmilerin, onun Yahudi imanını kendisine karşı kullanmalarına rağmen Daniel hala yüksek mevkide kalmaya devam etti (6. bölüm). Aslında, Pers kralı Koreş’in Ezra 1:2–4; 6:3–5 ayetlerinde koruma kanunu çıkartarak Yahudiler’e yaptığı iyiliğin nedenini anlamanın en iyi yolu, kralın güvenilir danışmanı olan Daniel’in kendisinden önce yaşamış olan Yeremya ve Yahudilerin Tanrısı Yahve’nin diğer sözcülerinin söylediklerini anımsattığını bilmektir.
Kuşkusuz, her şey Yahudilerin istediği gibi oldu. Filistin bölgesine dönmek isteyen herkes teşvik ve müsaade edildi. Onlar Babil’i terk etmek istemeyen veya terk edemeyen kardeşleri tarafından armağanlarla desteklendiler. Nebukadnessar’ın onlardan almış olduğu eski kapları tapınakta kullanmak üzere geri götürdüler. En iyisi de şu ki, Yahve’nin Tapınağını eski zamanlardaki durumuna getirmek üzere kraliyet izni almış olmaları ve tüm giderlerin Pers kralına ait olmasıdır, yani vergiye tabi tutulmamaları ve masrafların tümünün karşılanmasıdır. Başlarında eski kraliyet hanedanlığının prensi ve Nebukadnessar’ın elli yıl önce infaz ettiği baş kâhinin, baş kâhin torunu vardı. Toplam insan sayısı kırk iki bin üç yüz altmıştı ve yeterince köle ile birlikte sayı yaklaşık olarak elli bine tekabül ediyordu.
Amaçlarının üç bölümü vardı: Kutsal Toprağı yeniden ele geçirmek, Yeruşalim’i eski haline döndürmek ve Süleyman’ın Tapınağını ait olduğu yerde inşa etmek. Üçünün de adlandırıldıkları sırayla aynı oranda derecelendirilmesi gerekir. Fakat inançlı bir Yahudi için öyle değildi. Onun için en önemlisi, Tanrı’nın kutsal evinin yeniden inşa edilmesiydi, öyle ki Yasanın buyurduğu kurbanlar sunulmaya devam edebilsin, ulusun günahlarına kefaret edilsin ve Tanrı kendi halkı arasında yaşamaya devam etsin. Diğer tüm şeyler bu büyük amaca ulaşıldıktan sonra gerçekleşmeliydi. O dönemdeki hareketlerin temelinde yatan Museviliğin kökeni, bu nihai amaç kavranmadığı sürece anlaşılamaz. Museviliğin yeni koşullar altında nasıl geliştiği, bir sonraki dersin konusu olacaktır.
Sorular
-
“Yahudi” ne anlama gelir?
-
Saul’un günlerinden sonra Filistin bölgesindeki İbraniler devleti ilk defa nasıl bir İbrani tarafından yok edildi?
-
Sürgün edilmiş Yahudileri bunalımdan çıkaran ilk siyasi olay neydi?
-
Hezekiel’i Daniel ile kişilik, mevki ve kitle bakımından karşılaştırınız.
-
Koreş Babil’i [M.Ö.]{.smallcaps} 539 yılında ele geçirdiğinde, Yahudiler için ne ve nasıl yaptı?
-
Koreş yönetiminde Filistin’e dönen kaç tane Yahudi vardı ve nihai amaçları neydi?