Uluslara Verilen Müjde
Tarsuslu Saul, Rab İsa tarafından yalnızca iman ettirilmedi; aynı zamanda direkt İsa tarafından elçi ve özellikle de uluslara elçi olmak üzere çağırıldı. Fakat uluslara müjdelemenin başlangıcında diğer araçlar da kullanıldı. Görevi yıllar boyunca genellikle Yahudiler arasında devam eden Petrus bile, Kutsal Ruh tarafından yönlendirilerek müjdenin karşılıksız olarak tüm dünyaya yayılması için önemli bir adım attı.
Elçilerin İşleri 9:31–43
İstefanos’un ölümüyle sonlanan zulüm döneminden sonraki huzur döneminde, Petrus Filistin’in eğimli ovalarına gitti (Elçilerin İşleri 9:31–43). Lidda’da, Eneas isimli kötürüm bir adamı iyileştirdi; kıyıdaki Yafa’da, Ceylan’ı ölümden diriltti. Ve Kutsal Ruh’tan ulusları Kiliseye kabul etme yönlendirişini de Yafa’da almıştı (Elçilerin İşleri 10. bölüm).
Elçilerin İşleri 10. Bölüm
Öğle vakti Petrus dua etmek üzere dama çıktı. Orada kendinden geçti ve gökten sarkıtılmış bir çarşaf içerisinde, Musa’nın Yasasında yenmesi yasak olan her tür hayvanın olduğunu gördü. Bir ses: “Kalk Petrus, kes ve ye!” dedi. “Asla olmaz, ya Rab!” dedi Petrus. “Hiçbir zaman bayağı ya da murdar herhangi bir şey yemedim.” Ses tekrar, ikinci kez duyuldu; Petrus’a, “Tanrı’nın temiz kıldıklarına sen bayağı deme” dedi. Bu, üç kez tekrarlandı. Sonra çarşafı andıran nesne hemen göğe alındı.
Bu görümün anlamı kısa süre sonra açıklığa kavuşacaktı. Adanmış bir yabancı olan ve Yafa’dan yaklaşık elli kilometre uzaklıktaki Sezariye’de yaşayan Romalı asker Kornelius, bir görümde Petrus’u görmesi gerektiği buyruğunu aldı. Kornelius’un görevlileri, görüm sona erer ermez, Petrus’un evine vardılar. Kutsal Ruh, Petrus’a onlarla gitmesini buyurdu. Sezariye’ye varınca elçi, Kornelius ve arkadaşlarının toplandıkları eve gitti ve Rab İsa’nın müjdesini paylaştı. O hala konuşurken Kutsal Ruh orada bulunanların üzerine, tıpkı Yahudilerin üzerine indiği gibi diğer ulusların da üzerine indi. Sonra Petrus, “Bunlar, tıpkı bizim gibi Kutsal Ruh’u almışlar. Suyla vaftiz olmalarına kim engel olabilir?” dedi. Böylece diğer uluslardan olanlar da vaftiz oldular.
Çok önemli bir adım atılmıştı. Kornelius gerçekten de “Tanrı’dan korkan” bir adamdı — yani Elçilerin İşleri kitabında bahsedildiği gibi İsrail’in Tanrısına tapan ve Yahudilerle dostane olan yabancılar sınıfına aitti. Bununla beraber, antlaşma halkına dahil değildi ve eski döneme esasen, kendisini Musanın Yasasına adayıp halkın bir parçası olmadan, antlaşma ayrıcalıklarına sahip olamazdı. Ancak Tanrı’nın Ruhu’nun yönlendirişiyle, bu tarz kısıtlamalar ortadan kalkmış bulunuyordu. Yeni dönem besbelli başlamıştı.
Elçilerin İşleri 11:1–18
Petrus’un diğer uluslardan olanları Yahudi olmaları şartını aramaksızın Kiliseye dâhil etme eylemi Yeruşalim’de bazı tartışmalara yol açtı (Elçilerin İşleri 11:1–18). Ancak elçiler, Petrus’un yaptığının gereklilik olduğu konusunda kardeşleri ikna etmekte hiç zorluk yaşamadılar. Kutsal Ruh’un yönlendirmesi gayet açıktı. Kardeşler, Petrus’un söylediklerini dinledikten sonra “…yatıştılar. Tanrı’yı yücelterek şöyle dediler: ‘Demek ki Tanrı, tövbe etme ve yaşama kavuşma fırsatını öteki uluslara da vermiştir.’”
Ne var ki, ulusların özgürlüğü henüz tam olarak açıklanmamıştı. Kornelius olayı bir müddet istisna olarak kabul edildi. Kutsal Ruh Petrus’a açıkça, Kornelius ve arkadaşlarını İsrail halkına katılmalarını şart koşmaksızın kabul etmesini buyurdu, ancak diğerlerinin de kabul edilmeleri için muhtemelen benzer kesinlikte bir yönlendirişe gerek duyuluyordu. Başka bir deyişle, ulusların özgürlüğünün altta yatan sebebi, henüz tam olarak açıklanmamıştı.
Ama vahyin gelmesi uzun sürmedi; vahiy özellikle Elçi Pavlus aracılığıyla geldi. Ancak bu sırada Pavlus görevine hazırlanıyordu.
Elçilerin İşleri 9:19–30 ve Paralel Bölümler
- dersin sonunda belirtilen Arabistan yolculuğundan sonra Pavlus Şam’a döndü ve orada Yahudilere, İsa’nın Mesih olduğunu duyurarak onları ikna etmeye çabalıyordu. Bildirisi aleyhtarlıkla karşılandı ve Yahudiler, Arabistan kralı Aretas’ın yardımıyla onu öldürmeye çalıştılar. Ancak kardeşler onu bir sepetin içerisinde kentin surlarından dışarı sarkıttılar ve böylece Pavlus, Petrus’la tanışmak istemesi üzerine Yeruşalim’e kaçabildi (Elçilerin İşleri 9:23–25; 2. Korintliler 11:31–33). Kuşkusuz o sırada Petrus’la, İsa’nın yeryüzündeki hizmeti boyunca yaşanan olaylar ve Mesih’in dirilmiş olarak görülmesi üzerine konuştular. Pavlus ayrıca Grekçe konuşan Yahudilere de vaaz verdi. Ancak Grekçe konuşan Yahudilerin onu öldürmeye çalışmaları üzerine, kardeşler onu Tarsus’a gönderdiler. Yeruşalim’deki kiliseye verdiği zararı telafi etmek istediği için Tarsus’a gitmek istemiyordu; ancak Rab İsa’nın kesin emri, diğer uluslar uğruna onun ülkeden gitmesi üzerineydi (Elçilerin İşleri 9:26–30; 22:17–21; Galatyalılar 1:18–24). Tarsus ve yakınlarında çalıştı, kötülediği imanı artık vaaz edip duyuruyordu.
Elçilerin İşleri 11:19–26
Bu sırada müjdenin diğer uluslara duyrulmasıyla ilgili önemli bir adım da Antakya’da atıldı (Elçilerin İşleri 11:19–26). Antakya, Akdeniz’in kuzeydoğusundaki Asi Nehri’nin üzerinde olan, Roma’ya ait Suriye vilayetinin başkentiydi. Roma ve İskenderiye’den sonra imparatorluğun en büyük üçüncü kentiydi. Ve diğer uluslara ait öbür büyük kentlerin arasında, Yeruşalim’den çıkan müjdenin dünyaya yayılım süreci ilk burada başlamıştı.
Antakya’da, Kıbrıs ve Kirineli bazı ismi belli olmayan ve İstefanos’un ölümünden sonra Yeruşalim’den kaçmış olan Yahudiler, Tanrı sözünün uluslara bildirilmesi için önemli bir adım atmış oldular. Önceleri yalnızca Yahudilere; burada ise diğer uluslardan olanlara da konuşuyorlardı. Uluslar, Kornelius olayında olduğu gibi yalnızca istisnai durumlarda değil, çoğunlukla kabul ediliyorlardı. Yeruşalim kilisesinin saygın üyelerinden biri olan Barnaba (Elçilerin İşleri 4:36–37), neler olup bittiğini görmek adına Yeruşalim’den Antakya’ya gönderildi. Barnaba, Tanrı’nın elini farketti ve Pavlus’u bulması için Tarsus’a gönderildi. O ve Pavlus, Antakya kilisesinde çok çalıştılar. İsa’nın öğrencilerine “Hristiyanlar” ismi ilk kez Antakya’da, kuşkusuz kentin diğer uluslardan oluşan sakinleri tarafından verildi. Bu önemsiz bir gerçek değildir. Bu gerçek topluluk dışındakilerin bile, Hristiyan Kilisesinin Musevilikten farklı bir şey olduğunu fark ettiklerini gösteriyor. Farklı bir isim kullanılması gerekli olmuştu.
Sorular
-
Kornelius’un iman edişini ayrıntılarıyla açıklayınız. Bu olayın önemi neydi?
-
Petrus’un Yafa’daki evin damında gördüğü görümün anlamı neydi?
-
Antakya’da atılan önemli adım neydi?
-
Pavlus’un çalışmalarının ilerlemesinde, Barnaba’nın rolünü açıklayınız.
-
Kutsal Ruh’un yönlendirişi altında Müjdenin diğer uluslara sunulmasındaki her adımın nasıl atıldığını gösteriniz.