İlk Misyon Yolculuğu ve Elçisel Konsil
Elçilerin İşleri 11:27—12:25
Antakya kilisesinin hızla büyümesinden sonra, Hagavos adlı bir peygamber, Yeruşalim’den gelip kıtlık olacağını bildirdi. Öğrenciler, Yeruşalim’deki kardeşlere yardım göndermeye karar verdiler. Bu yardımı, Barnaba ve Pavlus aracılığıyla yaptılar (Elçilerin İşleri 11:27–30).
Bu sırada Yeruşalim kilisesi, Roma’nın tebaası ve Filistin’i [M.S.]{.smallcaps} 41–44 yılları arasında yöneten Hirodes Agrippa iktidarı altında yeni bir zulüm sonucunda acı çekiyordu. Zebedi’nin oğlu ve havarilerden biri olan Yakup öldürüldü ve Petrus Tanrı’nın muhteşem müdahalesiyle kurtulabildi (Elçilerin İşleri 12. bölüm).
Elçilerin İşleri 13—14. Bölümler
Barnaba ve Pavlus, Yeruşalim’de sevgiden doğan çalışmalarından Antakya’ya döndükten sonra, Kutsal Ruh’un yönlendirişiyle ilk misyon yolculuğu adı verilen uluslara müjdelemek üzere gönderildiler (Elçilerin İşleri 13—14. bölümler). İlk misyon yolculuğu, Kıbrıs adasının ardından, Pamfilya’daki Perge yoluyla Küçük Asya’nın merkezi düzlüğündeki Pisidya Antakyası’na doğru devam etti.
Pavlus, her kentte devamlı olarak yaptığı gibi Pisidya Antakyası’nda da ilk olarak havraya gitti. O dönemin liberal Yahudi geleneğine göre, orayı bir öğretmen olarak ziyaret ettiği için ona konuşma fırsatı verildi. Topluluk yalnızca Yahudilerden değil, ancak aynı zamanda İsrail’in Tanrısına ve Eski Antlaşma’nın yüce ahlakına ilgi duyan, kendilerini İsrail halkıyla bir saymayan ve Elçilerin İşleri kitabında “Tanrı’dan korkanlar” olarak nitelendirilen diğer uluslardan da oluşuyordu. “Tanrı’dan korkan” bu insanlar seçkin topluluğu oluşturuyordu; onlar yeni vaazla kazanılabilecek yabancılardı, çünkü ön bilgiler kendilerinde mevcuttu. Ancak Pisidya Antakyası’ndaki Yahudiler, kendi yaptıkları misyondan daha başarılı olan diğer uluslara yönelik yeni misyonu kıskanıyorlardı. Bu nedenle Pavlus ve Barnaba, havradaki işlerini bırakıp direkt diğer uluslardan olan halklara yöneldiler. Pavlus’un ziyaret ettiği kentlerde bu çok sık olurdu — öncelikle havradaki Yahudilere ve Yahudi olmayanlara vaaz verirdi, sonra Yahudiler onu kovduktan sonra yalnızca diğer uluslara yönelirdi.
Yahudiler tarafından yapılan zulüm sonucunda Pisidya Antakyası’ndan kovulmalarının ardından, Pavlus ve Barnaba, tıpkı Pisidya Antakyası gibi Roma’nın Galatya vilayetinin güney bölgesindeki Konya, Listra ve Derbe’ye gittiler. Sonra Derbe’den dönüşte; Listra, Konya ve Pisidya Antakyası’nı ziyaret ederek, oradaki öğrencileri ve atanmış ihtiyarları güçlendirdiler ve Kutsal Ruh’un yönetiminde Suriye Antakyası’na döndüler.
Yakup’un Mektubu
Antakya kilisesinin gelişimi ve gelişimden doğan misyon süresince, Yeruşalim’deki kilise eylemsiz kalmadı. Kilisenin başında İsa’nın kardeşi, on iki havariden biri olmayan ve İsa’nın yeryüzündeki hizmetinde O’na inanmayan, ancak dirilmiş Rabbi görmüş olan Yakup vardı. Yakup, Yeruşalim’deki kiliseye bağlıydı, Onikiler ise misyon işiyle meşguldüler. Yeni Antlaşma’da “dağılmış olan on iki oymağa” Yakup mektubunu yazan kişi de, bu Yakup’tur. Bu mektup, erken dönemde muhtemelen Pavlus’un ilk misyon yolculuğu sırasında yazıldı. Yakup, mektupta Hristiyan yaşamının yüksek ahlaki standartlarına odaklanıyor ve bazen de “eylemlerin” savunucusu olarak nitelendiriliyordu. Ancak bu yaklaşım yanlış anlaşılmamalıdır. Yakup’un sözünü ettiği “eylemler,” kurtuluşa erişmek adına imanın yanı sıra koyduğumuz eylemler değildir; aksine, onlar gerçek imanın var olduğunu gösteren imandan doğan eylemlerdir. Bu nedenle Yakup “yalnızca imanla aklanma” doktrinini inkâr etmemektedir. Vurguladığı tek şey, iyi işlerin gerçek imanın sonucu olduğudur. Pavlus, “sevgiyle etkisini gösteren imandır” derken de, tam olarak aynı şeyden söz ediyordu (Galatyalılar 5:6). Pavlus ve Yakup farklı dil kullansalar da, aynı şeyi kastediyorlardı. Her ikisine göre de iman, sevgi dolu hizmet etmek üzere Tanrı’dan güç almayı içermektedir.
Elçilerin İşleri 15:1–35; Galatyalılar 2:1–10
Pavlus ve Barnaba’nın ilk misyon yolculuklarının mükemmel başarısı, Antakya kilisesinde büyük sevince neden oldu. Ancak sevinçleri kısa süre sonra, Yeruşalim’den Antakya’ya gelen ve iman etmiş yabancıların Musa’nın Yasasına riayet etmedikleri sürece kurtulamayacaklarını iddia eden, “Yahudileştirmeye meyilli olanlar” tarafından hüsrana çevrildi. Onların talebi, yalnızca imanla aklanma ilkesine tamamen aykırıydı; çünkü kurtuluşu insan liyakatine bağımlı kılmaktalardı. Kilisenin tüm yaşamı tehlike altındaydı. Ancak Tanrı’dan aldığı vahiyle yönlendirilen Pavlus, Antakya’daki kardeşlerin ricasını kabul ederek, Barnaba’yı ve birkaç kişiyi daha yanına alıp kilise önderlerine danışmak üzere Yeruşalim’e gitti. Pavlus’un o önderlerin tasdikine ihtiyacı yoktu, çünkü direkt Mesih tarafından görevlendirilmişti; müjde hakkında da bir şey öğrenmesine gerek yoktu, çünkü müjde ona direkt vahiy yoluyla iletildi. Ancak Pavlus’un, Yahudileştirici kişilerin yalandan temyiz ettikleri Yeruşalim’deki önderlerden almayı umduğu şey, o Yahudileştirici adamları apaçık bir biçimde yalanlayacak ve Kilisenin işini mahvetme çabalarını boşa çıkaracak bir beyandı.
Görüşme, Pavlus’un tam da umduğu gibi geçti (Elçilerin İşleri 15:1–35; Galatyalılar 2:1–10). Yeruşalim önderleri –Rabbin kardeşi Yakup, Petrus ve Zebedi’nin oğlu Yuhanna– Pavlus’un Müjdesine eklenecek hiçbir şey olmadığını fark ettiler, çünkü o tıpkı Onikiler gibi direkt Mesih tarafından görevlendirilmişti. Bu nedenle Pavlus ve Barnaba’ya paydaşlık anlamına gelen sağ ellerini sevinçle uzattılar. Tanrı, Petrus aracılığıyla Yahudiler arasında çalıştığı gibi Pavlus aracılığıyla da diğer uluslar arasında çalıştı. Yahudileştirici adamların propagandalarıyla ilgili olarak Yeruşalim kilisesi, Pavlus’la aynı görüşe sahip Yakup ve Petrus’un adından Antakya, Suriye ve Kilikya’daki diğer uluslardan olan Hristiyanlara bir mektup göndererek, Musa’nın Yasasından özgür olduklarını ve bazı kentlerdeki Yahudilere duydukları sevgiden dolayı, Yahudilere tiksindirici gelebilecek yabancı yaşam tarzına ait bazı şeylerden uzak durmalarını buyurdular.
Yaklaşık [M.S.]{.smallcaps} 49 yılında gerçekleşmiş “Elçisel Konsil”in sonucu böyleydi. Bu konsil, Pavlus’un ve uluslar arasındaki misyonun büyük zaferiydi, çünkü Kutsal Ruh’un yönlendirişi altındaki tüm elçilerin birliğini yapılandırdı. Yeruşalim’den gelen mektup okununca, Antakya kilisesinin sevindiği pek tabiidir.
Sorular
-
Petrus’un, Hirodes 1. Agrippa’nın döneminin sonuna doğru nasıl serbest bırakıldığını ayrıntılarıyla anlatınız.
-
Pavlus’un Yeruşalim’e ziyaretlerini sıralayınız.
-
İlk misyon yolculuğunda Baf’ta, Perge’de, Pisidya Antakyası’nda ve Listra’da ne oldu?
-
Elçisel Konsili ayrıntılarıyla açıklayınız. Konsilden gönderilen mektubun anlamı neydi?