İkinci Misyon Yolculuğu

Önceki derste işlenen Elçisel Konsil, Hristiyan özgürlüğü için atılmış önemli bir adımdı. Böylece Yahudileştiriciler reddedildiler ve kurtuluşun, yasanın iyi işlerinden bağımsız olarak yalnızca imana dayalı olması teyit edildi. Ancak çözümlenmeyi bekleyen birçok uygulama güçlükleri vardı.

Galatyalılar 2:11–21

Konsilden sonra Antakya’da bir sorun ortaya çıktı (Galatyalılar 2:11–21). Konsil, diğer uluslardan olan Hristiyanların Musa’nın Yasasından özgürlüğünü bina etti, ancak Yahudi Hristiyanların Yasadan vazgeçmeleri gerektiğini belirlemedi. Kuşkusuz, Yahudi Hristiyanları içsel olarak Yasadan özgürdüler; kurtuluşa erişmelerinin yolu Tanrı’nın Musa’nın Yasasında belirtilen buyruklarına uymak değil, Mesih’in gerçekleştirdiği kurtuluş işini imanla kabul etmekten geçiyordu. Ancak henüz açıklanmadığı sürece, tören gereklilikleri de dâhil olmak üzere Yasanın tamamını izleyerek İsrail ile bağlantılarını sürdürmeleri gerektiği, Tanrı’nın isteği olabilirdi. Ne var ki, Yasadaki törensel yasaların yerine getirilmesi için Yahudiler Yahudi olmayanlardan uzak durmayı alışkanlık haline getirmişlerdi. Peki, o halde içinde hem Yahudi hem de diğer uluslardan imanlılar olan Antakya kilisesi için ne yapılmalıydı? O tarz kiliselerdeki Yahudi Hristiyanlar, hem törensel yasayı yerine getirip, hem de Yahudi olmayan kardeşleriyle nasıl paydaşlık sağlayabilirlerdi?

Elçi Petrus, Elçisel Konsilden sonra Antakya’ya yaptığı ziyarette bu soruyla karşılaştı. İlk olarak bu soruya Yahudi olmayanların açısından ve özgürlüklerini düşünerek cevapladı; Kilisenin birliğini, Yahudi Hristiyanların törensel yasaya adanmalarından üstün saydı. Bu nedenle Yahudi olmayan Hristiyanlarla aynı masada paydaşlık kurdu ve bunu yeni Hristiyan özgürlüğüne gerçekten inandığı için yaptı. Ancak Yakup tarafından Antakya’ya gönderilen bazı adamlar gelince, Petrus törensel yasayı çiğnemekten korktu ve kendisini Yahudi olmayan kardeşlerin masasından uzaklaştırdı.

Petrus’un davranışındaki tutarsızlıktan dolayı Kilise hayatı ciddi bir tehlike yaşadı. Petrus, Yahudi olmayan imanlılarla paydaşlık kurabilmek adına, törensel yasadan vazgeçti. Sonra törensel yasayı yeniden yerine getirmeye karar verdi. Yahudi olmayan imanlılar da asıl havarilerin en büyüğünün yaptığı şeyin aynısını yapmak üzere denenmezler miydi? Ancak eğer Yahudi olmayan Hristiyanlar törensel yasayı yerine getireceklerse bile, bunun kurtuluş için bir nevi şart olduğunu düşünmeden edemeyeceklerdi. Böylece Hristiyanlığın temel ilkesini –kurtuluşun Mesih aracılığıyla, insan işinden bağımsız olduğu ilkesini– kaybetmiş olacaklardı. Tehlikenin eli kulağındaydı.

Ancak Tanrı, Kilise için mücadele etsin diye bir adam yetiştirdi. Tüm Kilisenin önünde, kişisel varsayımlardan bağımsız ve mutlak hakikate adanmış biri olarak, Petrus’un karşısında duran kişi Pavlus’tu. Pavlus’un Petrus’tan yalnızca tek bir ilke konusunda ayrı düştüğünü görmek fazlasıyla önemlidir. Petrus’a karşılık olarak, “İkimizde yalnızca imanla aklanma ilkesinde hemfikiriz; o halde niçin ilkelerini yaptıklarınla çeliştiriyorsun?” dedi. Pavlus, Petrus’un uygulamasına karşı çıksa da, ilkelerini takdir ediyordu; o ilkeler ki, Müjdenin iki büyük elçisi de üzerinde hemfikirdi. Kuşkusuz, Petrus Pavlus’un söylediklerine ikna olmuştu; Petrus ve Pavlus arasında uygulama konusundaki anlaşmazlık bile kalıcı olmadı. Tanrı’nın Ruhu Kiliseyi işte böyle yönlendirdi ve korudu.

Elçilerin İşleri 15:36—18:22

Kısa bir müddet sonra Pavlus Antakya’ya kendi “ikinci misyon yolculuğu” için gitti (Elçilerin İşleri 15:36—18:22). Silas’la başladığı yolculukta önce Derbe’ye, oradan Timoteos’u kendi yardımcısı yaptığı Listra’ya ve sonra da Konya ve Pisidya Antakyası’na geçerek, oradan da Galatya’ya, yani eski ve daha dar anlamda kullanılan “Galatya’ya” geçti. Son olarak Ege Denizi’nde bir liman olan Troas’a gitti. Troas’ta, Elçilerin İşleri kitabının yazarı olan Luka ile bir araya geldi; o zamandan itibaren Elçilerin İşleri kitabı birinci tekil şahıs olarak yazılmaya başlar ve “onlar” yerine “biz” kullanılarak, yazarın orada olduğu gösterilmiştir.

Elçiler, Troas’tan yelken açarak kısa bir süre sonra önemli bir kilisenin kurulduğu Makedonya’daki Filipi’ye vardılar. Sonunda Pavlus ve Silas tutuklandılar ve Tanrı’nın yardımı ve kent yetkilileri tarafından serbest bırakılsalar da, yine o yetkililer kenti terketmeleri için ricada bulundular.

Pavlus Selanik’e varınca havrada öğretti ve çoğunluğu diğer uluslardan oluşan önemli bir kiliseyi kurdu. Niyet ettiğinden daha kısa müddet kaldıktan sonra, Yahudiler tarafından teşvik edilen zulüm, Pavlus’un kentten ayrılmasına neden oldu. Sonrasında yalnızca havrada değil, ancak aynı zamanda direkt pazar yerinden geçen Yahudi olmayanlara da vaaz verdiği Atina’ya gitti.

Roma’nın Yunanistan’a bağlı Ahaya vilayetinin başkenti olan Korint’te, birçok kişi iman etti ve Pavlus o kentte yaklaşık iki yıl kaldı. Korint’e yerleşmeden kısa süre önce de Selaniklilere iki mektup yazdı.

Selaniklilere Birinci ve İkinci Mektuplar

Birinci Selanikliler mektubu, Pavlus’un Selanik kilisesinden aldığı ilk haberden hemen sonra yazıldı. Selanik’ten planladığından daha önce ayrılmak zorunda kaldı. O kentteki işi kalıcı mıydı? İmanlılar Mesih’e sadık kalacaklar mıydı? Bunlar çok ciddi sorulardı. Selanikli imanlılar yozlaşmış putperestliğin tam ortasında yaşıyorlardı ve Pavlus’un, onlara Mesih’in yollarını tam öğretmek için yeterince zamanı yoktu. Her fani unsur, Hristiyan yaşamlarını sürdürmelerine karşıydı. Ancak sonunda Pavlus, Selanik’ten ilk haberleri aldı. Haberler de, iyi haberlerdi. Tanrı kendi çocuklarına sahip çıkıyor, büyük harika işler yapılıyordu; Selanik’te gerçek Hristiyan Kilise kurulmuştu. Pavlus’un öyle bir zamanda yazmış olduğu mektup, doğal olarak Tanrı’ya sunulan şükranın basit ve içten ifadesiydi. Mektupta aynı zamanda Pavlus, Selaniklileri ölüm konusunda teselli ederek, Mesih’in ikinci gelişi hakkında bilgilendiriyor ve imanlılara gayretli ve düzenli bir yaşam sürmelerini buyuruyordu.

İkinci Selanikliler mektubu, ilk mektuptan kısa süre sonra yazıldı. Bu mektup; Birinci Selanikliler mektubunun öğretilerini, Mesih’in ikinci gelişiyle ilgili kiliseye sızan yanlış anlamaları düzelterek pekiştirir.

Sorular

  1. Elçisel Konsilden sonra Antakya’da uygulamayla ilgili ne gibi sorunlar ortaya çıktı?

  2. Pavlus, kendisiyle Petrus arasında ilkede hemfikir olduklarını nasıl gösterdi?

  3. Petrus’un davranışındaki tutarsızlık neydi? Pavlus, törensel yasayı uygulamaya devam eden Yahudi Hristiyanları zorunlu olduğu için mi kınadı? Antakya’da hangi ilke tehlikedeydi? Pavlus, kendi mektubunda o andan sonra Petrus hakkında neler yazdı? Kalıcı bir anlaşmazlık var mıydı?

  4. Pavlus ikinci misyon yolculuğunun başında Barnaba ile niçin yollarını ayırdı? Pavlus daha sonra Barnaba hakkında neler söyledi? Pavlus ile Barnaba veya Pavlus ile Markos arasında kalıcı bir anlaşmazlık var mıydı?

  5. Troas, Filipi, Selanik, Veriya, Atina ve Korint’te neler olduğunu açıklayınız.

  6. Birinci ve İkinci Selanikliler mektuplarının yazılma sebebi neydi?